LEONARDİT NE DEĞİLDİR?
Dünya’da yaşayan insanların hemen hemen hepsi, maden cevherlerini hiç görmemiş olsalar bile, demirin bakırdan, bakırın nikelden ve mermerin de diğerlerinden farklı bir maden türü olduğunu bilirler. Ancak, göreceli olarak yeni bir maden türü olan leonardit için aynı şeyi söylemek mümkün değildir. Ülkemizde (ve Dünya’nın birçok ülkesinde de) leonardit madeni başka madenler ile (ve maddeler ile) sık sık karıştırılmaktadır. Leonarditin en fazla karıştırıldığı madenler; linyit kömürü, torf (turba) ve gidyadır. Bu madenlerin renk ve görünüşlerinin az çok leonardite benzemesi ve bir miktar hümik asit içermeleri bu karışıklığa zemin hazırlamaktadır. Bazı yerlerde leonardit madeni olarak tanıtılıp pazarlanan katı potasyum humat ise bir maden bile değildir, diğerlerinden elde edilen kimyasal bir maddedir.
Bu gün Ülkemizin birçok yerinde de linyit kömürünün, torfun, gidyanın ve katı potasyum humatın leonardit madeni olarak tanındığı, tanıtıldığı ve pazarlanarak satıldığı bir gerçektir. Gerçekte bunlar birbirinden çok farklı madenlerdir (veya maddedir). Bunların tek ortak özellikleri, içeriklerinde ekonomik olarak değerlendirilebilecek ölçüde hümik asitlerin bulunmasıdır. Hepsi de hümik asit kaynağı olarak düşünülebilir. Ancak, içerdikleri hümik asitlerin oranları ve nitelikleri birbirinden oldukça farklıdır. Dolayısıyla, organik toprak düzenleyicisi olarak kullanıldıklarında da etkileri, yararları (ve zararları) elbette farklı olacaktır
LEONARDİT,LİNYİT, TORF VE GİDYANIN FARKLI ÖZELLİKLERİ
Bu Bölümde; leonardit, linyit kömürü, torf ve gidya madenlerinin bazı temel özellikleri karşılaştırılacaktır. Madencilik kuruluşu olduğumuz için karşılaştırmalar 4 madenlerle sınırlı tutulmuştur. Bir kimyasal madde olan katı potasyum humat karşılaştırmaya dahil edilmemiştir.
Ø Bu madenler arasındaki en önemli fark içerdikleri hümik asitlerin oranlarıdır. Kuru bazda leonardit EN AZ %40 hümik asit içerir. Linyit kömürü, gidya ve torf ise, sırasıyla, EN FAZLA %40, %30 ve %20 hümik asit içerirler.
Ø Oran olarak yüksekliğinin yanı sıra, leonarditin içerisindeki hümik asitlerin çözünürlüğü de diğerlerine göre çok daha fazla ve hızlıdır. Bünyesindeki hümik asitler içersinde yer alan fulvik asitin oranı leonarditte ötekilerden çok daha fazladır ve leonardit diğerlerinden çok daha yüksek bir biyoaktiviteye sahiptir.
Ø pH oranları; leonarditte 3 ile 5 arasında, linyitte 6 ile 8 arasında, torfta 5 ile 6,5 arsında ve gidyada 6,5 ile 8 arasında değişmektedir. Leonarditin pH’ı diğerlerinden oldukça düşüktür.
Ø İçerdikleri karbonun oranları, her birisi için, farklı yerlerdeki maden ocaklarına göre farklılıklar göstermektedir. Ancak, ortalama değerler olarak; leonardit %50, Linyit %70 ve torf %60 oranlarında karbon içerirler. Leonarditin karbon oranı diğerlerininkilerden daha düşüktür. Gidya (çamur taşı) inorganik bir maden olduğu için karbon oranı da doğal olarak düşüktür. Elbistan gidyasının organik karbon oranı %25,25 olarak ölçülmüştür (Ayten Karaca ve diğerleri, 2006).
Ø İçerdikleri oksijenin oranları, her birisi için, yine farklı yerlerdeki maden ocaklarına göre farklılıklar göstermektedir. Ortalama değerler olarak; leonardit %30-50 arası, Linyit %20 ve torf %25-30 arası oranlarda oksijen içer. Leonarditin oksijen oranı diğerlerininkilerden daha yüksektir.
Ø Sertlik dereceleri; leonarditin 1’dir ve linyitin 2-2,5 arasıdır. Torf pekişmemiş bir maden olduğu için sertliği yoktur. Gidya orijinal haldeyken (tüvenan) plastik yapıdadır sertliği yoktur. Gidya kurutulunca küp şeklinde parçalara ayrılacak şekilde çatlaklar oluşur.
Ø Leonarditin yoğunluğu 0,70 gr/cm3 ile 0.90 gr/cm3 arasındadır. Linyitin yoğunluğu ise 1,30 gr/cm3 ile 1,50 gr/cm3 arasında değişir. Torfun yoğunluğu nemi alınmadan önce 0,80 - 1,00 gr/cm3 civarındayken kurutulduktan sonra 0,10 – 0,40 gr/cm3’e aralığına kadar düşebilmektedir. Gidyanın ortalama yoğunluğu ise 0,46 gr/cm3 olarak bildirilmektedir (M. Zauft ve diğerleri, 2011)
Ø Kurutulmamış ham madendeki nem oranları torf ve gidyada çok yüksek (%50 - % 75 arası), linyit ve leonarditte ise daha düşüktür (en fazla %35-45).
Ø Linyit, torf ve gidya tortul kayaçlardır. Leonardit tortul kayacın (linyitın) bozuşması ile oluşmuştur.
Ø Leonardit, torf ve gidya organik kökenli kayaçlardır. Gidya (içerisinde organik maddeler olsa da) inorganik bir kayaçtır.
Ø Torf, 5-10.000 yıl içerisinde oluşur. Linyit, gidya ve leonarditin oluşabilmesi için ise milyonlarca yıla ihtiyaç vardır.
Ø Linyit ve torf serbestçe yanabilir ve yakıt olarak kullanılabilirler. Leonardit ve gidya yanmaz ve yakıt olarak kullanılamazlar.
Ø Leonardit ve linyit kahverengi – siyah arası renklerdedirler. Torf; sarı, kahverengi veya siyah olabilir. Gidya ise; bej, gri veya açık kahverengi renklerindedir. Leonardit parlak ve camsı görünüşlüdür. Linyit, parlak ve camsı görünüşlü veya donuk ve mat görünüşlü olabilir. Torf ise donuk ve mat görünüşlüdür.
Ø Linyit, torf ve gidya madenleri Dünya’da ve Ülkemizde çok bol miktarda bulunurlar ve bunların madenciliği (üretilmeleri) kolay ve ucuzdur. Leonardit ise, “Leonardit Madeninin Oluşumu” sayfasında anlatılan nedenlerden dolayı çok küçük rezevler halinde ve nadir olarak bulunur. Bu dezavantajının yanı sıra, leonarditin madenciliği de çok zor ve pahalıdır.
SONUÇ
Özetlemek gerekirse; bir madencinin gözünde yukarda sırladığımız madenlerin hepsinin ayrı ayrı önemi, ekonomik değeri ve kullanım yerleri vardır. Önemli olan doğru madeni, gerçek adıyla ve doğru yerde kullanmaktır. Yanlış olan ise; linyit kömürünün, torfun ve gidyanın “leonardit” adıyla ve leonardit yerine tanıtılıp pazarlanmasıdır.
Toprağa potasyum takviyesi için gübre olarak kullanılabilecek olan 4 farklı maden seçelim. Örneğin; granit, tüf, mika ve silvinit. Bunların dördü de toprakta potasyum takviyesi için kullanılabilir. Ama hiç kimse “Nasıl olsa bunların dördü de toprakta potasyum takviyesi için kullanılıyor, demek ki dördü de aynıdır” deyip graniti tüf olarak, veya mikayı granit olarak, veya tüfü silvinit olarak tanıtamaz ve satamaz. Bunların dördü de birbirinden farklı, ayrı madenlerdir ve birini ötekinin adı ile tanıtıp satmak, en azından, Maden Kanununa göre ve Tarım Bakanlığının ilgili yönetmeliklerine göre yasal olarak suçtur. Ancak, söz konusu leonardit, linyit kömürü, torf ve gidya olunca esaslı bir kavram ve tanımlama/tanıtma kargaşası halen devam etmektedir.
Linyit kömürü, gidya ve torf madenlerinin hümik asit kaynağı olarak ciddi bir ekonomik değeri ve potansiyeli vardır. Bu konulardaki çalışmalarımız "LİNYİT KÖMÜRÜ ve GİDYA" bölümünde anlatılacaktır. Ancak; HER MADEN KENDİ ADIYLA, DOĞRU YERDE VE DOĞRU ŞEKİLDE TANITILMALI, PAZARLANMALI VE KULLANILMALIDIR. Örneğin, gidya "leonardit" adı verilerek satılmamalıdır ve gidya satıcısı kestiği faturada sattığı ürünün adını "leonardit" olarak yazmamalıdır (zaten bu suçtur). Gidya satıcısı sattığı ürünü "hümik asit içeren gidya" olarak tanımlamalıdır ve kestiği faturaya da "gidya" yazmalıdır. Aynı şekilde, linyit kömürü satıcısı da sattığı ürünü "hümik asit içeren linyit kömürü" olarak tanımlamalıdır ve kestiği faturaya da "linyit kömürü" yazmalıdır.
Ph değeri 9 ile 12 arasında değişen katı potasyum humat da bazı yerlerde leonardit olarak tanıtılmakta ve pazarlanmaktadır. Bunların çoğu düşük oranlarda hümik asit içeren linyit kömürlerinden kimyasal yöntemlerle elde edilmektedir. Her şeyden önce, çok iyi bilindiği gibi, gerçek leonardit hümik asitin hammaddesidir, yani asidik bir maddedir ve pH’ı hiç bir koşulda 7’dan büyük olamaz. Ayrıca, leonardit doğal bir madendir. Doğal madenler kimyasal işlemlerle elde edilmez veya kimyasal işlemlerle elde edilen hiç bir madde doğal maden olamaz. Elbette ki katı potasyum humatın da ekonomik önemi ve değeri vardır. Ancak, bu madde kesinlikle leonardit değildir ve leonardit adı ile tanıtılıp pazarlanması yanlıştır.
Ayrıca, linyit kömürü yakan termik santrallerin (Soma, Yatağan vb.) baca gazlarının çevredeki toprağa ve bitki örtüsüne verdiği zarar düşünülecek olursa, düşük kaliteli linyitlerden elde edilen katı potasyum humatın veya linyit kömürünün bizzat kendisinin doğrudan toprağa uygulanması ile acaba hangi zararlı kimyasallar hangi oranlarda toprağa doğrudan verilmektedir?
Kömür madencilerinin madenin yakınlarındaki tarla sahipleri ile yıllardır süregelen çatışmaları ve mahkemelerdeki davaları biz madenciler tarafından yaygın olarak bilinir. Madenden çıkartılıp yer üstüne stoklanan linyit kömürünün tozu, özellikle yaz aylarında, rüzgarla yakınlardaki tarlalara uçar ve bu linyit kömürü tozunun tarlada biriktiği yerlerde ya verim iyice azalır veya hiç ürün alınamaz. İşte, madenci ile tarla sahibi bu noktada kafa kafaya gelirler. Aynı stoktaki linyit kömürünün bu defa "leonardit" adı verilerek tarla sahibi çiftçiye para ile satılması oldukça garip bir çelişki değil mi?